Saturday, December 8, 2007

olup bitenin oldukça kişisel bir ifadesi

çarşamba kocaman bir blog yazısı yazdım, sonra yarısında uyuyakaldım ve bi daha devam edemedim. taslak olarak duruyor. son cümlesine gözüm çarptı.
"ve sonra bişey oldu"

şöyle devam edebilirim sanırım,
sonra bişey daha,
ve bişey daha,
vebişeydaha...

doğruyu söylemek gerekirse, kafam kazan gibi. bunu daha az klişe bir şekilde ifade etmenin bir yolu var mı diye uzun uzun düşündüm, bulamadıım. sanırım söylenebilecek en uygun söz bu. kazan diyince akla türlü türlüşey gelebilir, benim aklımdaki o çocukluğumdan kalma, bilindik, siyah, kocaman, cadı kazanı. ne olursa olsun, kazan büyükçe bir tenceredir, ve işe yaramsı için gereken şey dolu ve sıcak olmasıdır. ateş üstünde. benimkisi de aynen öyle. bişey daha var: o kazanın işe yaramasının tamamlanması için, içindekinin, hadi buna da iksir diyelim, dışarı çıkması gerekir. iksiri koymak için türlü türlü güzel kaplar geliyor mu aklınıza? benim geliyor. kazan dolu, şimdi kapları bulma zamanıdır.
(gerçek kaplardan da bahsedebilmeyi isterdim. cam üflemeyi öğrenmeliyim)

çok ciddi bir antropoloji öğrencisi oldum. derslerim hep ön planda. derslerle ilgilenmekten başka birşey yapmaya fırsatım kalmıyor.(mu?) gerek de yok. "başka" olmasına. bir risk aldım ve birleştirmeyi seçtim. sağ el'le sol el'i. kadınla erkeği. logos'la mitos'u. ne şanslıyım ki elime geçen ilk akademik görevim, ne yaptığımı -BÜYÜK HARFLE- *bilmemi* sağladı. Aborijin'lerin evrensel enerjiyi tanımlarken "her zaman çift vardır" dediği, bir ngarinyin yerlisinin ikiyi gösterirken aynı elin iki parmağı yerine iki elinin işaret parmaklarını kullandığı kitabı okudum. Amerika'nın 1950'lerindeki agresif feminist akımın bir parçası olarak sütyenleriyle birlikte dişiliklerini de yakmış kadınlardan biri olan yazarın, "ben şimdi onlara logos'un mitleri diyorum" cümlesiyle birlikte -dur, kafayı kaldır, dila'yı düşün, gül, kitaba bak, kafayı kaldır, dur- kendi resmimin tamamını görmem çok da zor olmadı takdir edersiniz ki. yaptığım şeyleri neden yaptığımı, ve ne yapmam gerektiğini -yapmam gereken şey gözlerimin önünde kaçamayacağım kadar açık serilince, zorluğundan şakına döndüm. ikinci bir klişe kullanacağım bu noktada ki o da şudur; kafesin kapısı açılan kuşu dışarıdaki dünya beklemektedir. neyse ki ben çeşitli öykülerde, hep o kuşun özgürlüğüne uçmasından yana olmuşumdur da, şimdi kendime sırt çeviremiyorum.- ve bir de, elimden çıkan herşeyin ansıl da beni buna ittiğini. içimde yaşayan küçük şeylerin ne olduklarını öğrendim, ve bundan sonra görecekleriniz bunları ortaya çıkarmaya dairdir.

-işte size bir teaser-


Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

No comments:

Post a Comment