Saturday, November 17, 2007

bir kısa film sahnesi ya da bir kısa hikaye

iki kız. loş ışıklı, alıp götürmesiyle bilinen müzikler çalan, zaman zaman bar, zaman zaman ev olabilen yerde, pencerenin kenarındaki masada oturuyorlar. bir tanesi az önce istediği ilişkinin dinamiklerini anlatmış, öbürü, uzun saçlı olan da katılıyor kendi sözcüklerini bağıra bağıra, müzikten duyulmuyor ya. tam o sırada, masanın ortasına doğru yarı beline kadar eğilmiş bağırırken bir sessizlik oluyor. tam zamanında kesiyor konuşmasını, yoksa oluşan sessizliğin içinde patlayacak cümlesinin geri kalanı. elektrikler kesilmiş. hayret, kimse "aaaa" diye bağırmıyor. "ah!" diye kısa bir şaşkınlık nidası çıkıyor karanlığın içinden bir yerden, kısa, şaşkınlık temelli. yandaki masa kendi aralarında şakalaşıyor, belli ki özel bi geyik, diğerlerinin aklında kalmıyor bu sözler. sonra çakmak yakıyorlar bi tane. sonra bi tane daha yanıyor, sonra bir tane daha. cümlesi havada kalan kız "mum nerde?" diyor, barda yanıyor bir-iki tane. sonra cümlesini bitiriyor, tam bitirirken bir müzik sesi geliyor yine, karanlığın içinden. anlamıyor ilk önce sesin nereden geldiğini. bir akordeon. bir kız. bilindik bir melodi çalıyor. sonra susuyor. "göremiyorum arkadaşlar" diyor. önünde bir çakmak yanıyor. Ponpon küpeli kız şaşkın şaşkın bakıyor manzaraya. tam o sırada kısa saçlı kız eğilip "eski en yakın arkadaşım, diyor, çok kavgalı ayrıldık." ama hala aynı yerlere takılıyorlar, aralarında belki iki, belki üç metre var. kız çalmaya devam ettiği melodiyi bitiriyor. "bu gelinle damat içindi" diyor. öteden beri duvak ve gelinlik üstü olabilecek bir büstiyerle dolaşan kızla beyaz gömlekli uzun boylu bir adam beliriyor. "kim dedi, sen mi çalıyordun?" diyorlar kız öne doğru atlayıp "benim" derken. pencerenin yanındaki masada oturan iki kız, "tam film sahnesi oldu" diyorlar.


su'm bu da senin!

1 comment:

  1. ah benim bebegim.
    ne kadar guzeldi. okurken yeniden yasadim sanki, o akerdeon oyle guzel tinliyordu ki sonsuza kadar isiklar yanmadan o masada, o ezgilerle, o sohbetimizde kaybolmayi secebilirdim.
    ama yeniden yandi isiklar. her karanlik aydinligi da tasiyor zaten icinde, her kotulugun iyiligi barindirmasi gibi, her yoklugun varligi getirmesi, her mutsuzlugun yeni mutluluklar dogurmasi gibi. bir yeniden dogus hayat, baska bir sey degil, her sey. re prefixi var ya fransizca da, iste biz ondan ibaretiz. dus, ayaga kalk, et reconstruire sa vie. bazilarinin yeniden insasi daha goze carpiyor belki yikimlari daha aci oldugu icin ama aslinda her gece uyuyup her sabah yeniden uyanarak, olume o kadar yaklasmisken yeniden dogmayi goze almiyor muyuz ki?
    aslinda boylesine cesuruz iste. uyku yari olum ama biz yine de uyaniyoruz, hayat uyandiriyor ve kendisine bagli tutuyor bizi.

    I'm a child, I'm a mother
    I'm a sinner, I'm a saint
    I do not feel ashamed

    ayni celiskiler her yerde. hep icimizde.

    "I do not feel ashamed" cunku yasiyorum ve yasamimiz bizden baska kimsenin degil.

    seni çok seviyorum.

    ReplyDelete