Wednesday, July 20, 2011

dün uçacak kadar büyümemiş şaşkın martının teki paytaklayarak caddeyi geçmeye kalkıştı.

yeşil ışık yandıktan sonra en öndeki araba arkadaki kornalara aldırmadan geçmesini bekledi de, kalp krizi geçirmeyebildim.

eve dönerken de bir kedi yavrusu yerleri süpüren eteğimin muhteşem bir oyun nesnesi olduğuna karar verdi, ki büyük çoğunlukla aynı fikirdeydim ki, üstüne basmayayım derken çantamın üstüne oturdum.

say my name say my name

Say my name, say my name
If no one is around you, say "baby I love you"
If you ain't runnin' game

Tuesday, May 24, 2011

penceremin karşısındaki binadaki duvar işçilerinin muhabbetine o kadar sesli güldüm ki bi süre hiç konuşmadan durdular.

-sen hiç uçan adam gördün mü
-yoo
-burdan bi uçarım sana görürsün
(belki böyle bakınca komik olmuyodur bilmiyorum ama giyinmeye çalışırken bu muhabbet odanın içinde yankılanırsa, üstüne de kafayı kaldırıp tam senin seviyende iskeleye altlı üstlü dizilmiş bi 3 adam görürsen, üstüne üstlük bi de çıplak olmanın dayanılmaz farkındalığıyla birleşince o an, işte o an komikti çok)

Monday, August 9, 2010

her birinin dondurması kendi elbisesiyle uyumlu renklerde, yan yana yürüyen iki genç kadın gördüm bugün.

ikisi de dondurmaları, aslında istedikleri ama bir sebepten karşı koymalarını gerektikleri bir sevgiliyomiş gibi kollarının boyu elverdiğince gövdelerinden uzakta tutuyorlardı.

Friday, July 9, 2010

az önce yatmadan önce yapmayı planladığım 3 şeyi birden hatırladım.

arka arkaya.
ve hepsini yaptım.
fotoğraf makinasinın pilini şarja koydum,
çamaşırları makinadan çıkardım ve astım,
ve buzlu çay yapmak üzere hazırladğığm sürahiyi buzdolabına koydum.

bu bedenimi işgal eden kim ve kendime naaptım?!?!?

Wednesday, July 7, 2010

buzluktaki buzların yapımı esnasında içlerine bir miktar rakı karıştıysa bu anason kokusunu açıklar. vaziyet böyleyse bir şişe buzlu çayım bittiğinde ben çok şen bir insan olacağım.